Ana Sayfa Gündem Siyaset Ekonomi Asayiş Eğitim-Bilim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Dünya Haber Yorum Spor Yerel Haberler Teknoloji Kim Kimdir?
2035'te Geri Dönüşüm Oranı %60 Olacak
2035'te Geri Dönüşüm Oranı %60 Olacak
2024 Yılının Kelimesi: Kalabalık Yalnızlık
2024 Yılının Kelimesi: Kalabalık Yalnızlık
İŞKUR ve SYDV İşbirliğiyle 19 Bin Kişi İşe Yerleştirildi
İŞKUR ve SYDV İşbirliğiyle 19 Bin Kişi İşe Yerleştirildi
2025’te Tapu İşlemleri İçin Eski Kimlikler Kullanılamayacak
2025’te Tapu İşlemleri İçin Eski Kimlikler Kullanılamayacak
Sahte Alkol Operasyonunda 10 Bin 600 Litre Ele Geçirildi
Sahte Alkol Operasyonunda 10 Bin 600 Litre Ele Geçirildi
HABERLER>KÜLTÜR-SANAT
1 Nisan 2011 Cuma - 09:35

‘Erkekliğe övgü kulübü’ne hoş geldiniz!

ASLINDA bu hafta geçtiğimiz Pazar günü sona eren Ankara Uluslararası Film Festivali’nde ödül alan dört kadını yazacaktım.

‘Erkekliğe övgü kulübü’ne hoş geldiniz!

İstanbul’un Tarlabaşı semtinde oturan dört transeksüelin hayalleri ve mücadelelerini anlatan Teslimiyet’in oyuncuları Didem Soylu, Buse Kılıçkaya, Seyhan Arman ve Ayta Sözeri’yi, jürinin onların gösterdiği cesarete özel verdiği Oyunculuk Ödülü’nü, Buse’nin “Bu ödülü önyargılarımızı ve nefreti bitirecek bir yasanın çıkması umuduyla alıyorum” sözlerinin salonda nasıl alkışlandığını anlatacaktım; ama olmadı.
Kaybedenler Kulübü aklımı çeldi.
Ama yine de çok farklı olmayacak anlatacaklarım. 
Çünkü beni bu film hakkında yazmaya iten, Teslimiyet’in oyuncularının mücadele ettiği şeyle aynı: Erkeklik.
Yüceltilmiş erkeklik 
Son dönem Türkiye sinemasında erkekliği konu ya da dert edinen filmler izliyoruz.
Ne mutlu!
Mesela Çoğunluk. İsmiyle müsemma; erkeklerin değilse de erkekliğin ‘çoğunlukta’ olduğu bir toplumu deşifre eden film... Ama yine de bu filmlerin çok az bir kısmı gerçekten de meselenin köklerini fark ederek yol alsa da pek çoğu bu farkındalıktan uzak durup erkekliği yüceltiyor.
Erkek karakterin seçimlerine anlayışla bakan, yaptığı yanlışlara gerekçeler arayan, kadın karakterleri ise anlayışsız, bencil yaratıklara dönüştüren, nihayetinde erkekliği öven filmler bunlar.
Yakın zamanda karşımıza çıkan ve ağlayan erkek karakteriyle pek çok kadın seyirciyi kalbinden vuran Issız Adam bunun en tipik temsilcisiydi. 
Şimdi onun yanına Kaybedenler Kulübü’nü de rahatlıkla ekleyebiliriz.
Tek fark, bu filmin 90’larda geçiyor olması.
90’ların apolitik havasını iyi anlatsa da...
Gösterime girdiğinden beri filmin en çok eleştirildiği nokta 90’ların politik(sizlik) arka planından yoksun olmasıydı.
Oysa film, karakterlerin çıkışsızlıkları, derinmiş gibi görünen bunalımları ve günübirlik yaşamak üzerine kurulu hayatları üzerinden o dönem politik havanın nasıl olduğunu gayet iyi anlatıyor.
Hele hele bir radyo programından yola çıkarak 90’larda başlayan özel radyoların o dönem insanlar için nasıl bir iç dökme yerine, yalnızlıktan kurtulmak için araca dönüştüğünü anlatması açısından da başarılı.
Bir kez daha kadınlar suçlu, erkekler haklı
Ancak, film kendi hikayesindeki erkeklere o kadar çok inanıyor ve onları haklı buluyor ki erkekliğin o karanlık dehlizlerinde kayboluveriyor.
Kaan ve Mete’nin entelektüel birikimleri ve hayatı pek ‘derin’ algılayışlarında erkeklikleriyle yüzleşmelerini beklerken Kaan’ın adını bile hatırlamadığı onlarca, belki yüzlerce kadınla birlikte olduktan sonra bir gece barda tanıştığı Zeynep’e aşık olmasıyla başlıyor bu kayboluş.
Kişiliği ve düşünceleriyle gayet sıradan ve sığ biri olan Zeynep’i diğer kadınlardan ayıransa ilk gece Kaan’la yatmaması oluyor sadece.
Sonrasında da o da “her kadın” gibi oluyor. 
Zeynep de diğer kadınlar gibi kıskanan, Kaan’daki sıradışılığa ayak uyduramayan, onun varoluş sorgulamasına kayıtsız kalan, doğal olarak erkek’e yetmeyen, Kaan’ın sempatimizi kazanmaya çalışan karışıklığına rağmen düzeni savunan sıradan bir kadına dönüşüyor zamanla.
Ve elbette bu durum Kaan’ın nihayet bulduğunu sandığı anlamın da (filmde buna ‘aşk’ diyorlar) boşuna bir çaba olduğunu gösteriyor.
Ve kadın yine, bir kez daha suçlu, erkek yine bir kez daha anlaşılamamış, haksızlığa uğramış olarak resmediliyor. 
Atlıkarınca’yı kaçırmayın
Filmin erkekliğe övgüsüne ve kadın düşmanlığına dayanabilecek olanlar Kaybedenler Kulübü’nü kaçırmasın. 
Ama onun yerine bu hafta gösterime giren ve erkekliğin, yarattığı cehennem içinde herkesi nasıl da ateşlere attığını sert bir hikayeyle anlatan Atlıkarınca’yı öneririm size. Toplumun tabu kozasında hassasiyetle koruyageldiği enseste çomak sokan film, aile içi cinsel istismarın yalnızca ‘eğitimsiz’, ‘yoksul’ kesimde görüldüğü, saldırganların ‘hasta’, ‘alkolik’ olduğu gibi önyargıları da ters yüz ediyor. Haftanın en iyisi Atlıkarınca’yı görün, ne demek istediğimi anlayacaksınız.

 
Tek kullanımlık şifre de kırılıyor
 
Feci trafik kazası: 1 ölü
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Festivalde ödüller sahiplerini buldu
Festivalde “Gölgeler ve Suretler” En İyi Film, “Derviş Zaim” En İyi Yönetmen ...
Geçmişle buluşan Haymana konulu fotoğraf yarışması
Haymana İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, Haymana Belediyesi sponsorluğunda ...
Kitapla yaşayıp yarışıyorlar
Milli Eğitim Bakanlığı Eğitimi Araştırma ve Geliştirme Daire Başkanlığı ...
 
Hakan Esmer’den üç serili sergi
Helikon Sanat Galerisi, 2010 – 2011 sergi mevsimi etkinliklerine, Hakan ...
Aileyi ters yüz edememek
YILIN en çok konuşulan filmlerinden The Kids Are Allright, Türkiyeli dağıtımcıların ...
Fotoğraf karelerinde Atatürk ve kadın
Kadın ve Gençlik Platformu Derneği, Dünya Kadınlar Günü nedeniyle bir ...
 
Genco Erkal’ın Nazım serüveni
Genco Erkal’ın 35 yıllık Nazım Hikmet serüvenini sergilediği tek kişilik ...
Ankaralı Hayvanlar Alemi'ne ilgi büyük
Dört kişilik Ankaralı bir grup. Üyeler Budapeşte, Stokholm, Connecticut ve Ankara’ya dağılmış.
Artık George rollerini oynamak istemiyor
“Nefes” filminde canlandırdığı Mete Yüzbaşı karakteriyle büyük beğeni ...
 
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
ANKET
Türkiye'nin aktif dış politikasını nasıl buluyorsunuz?

Doğru Buluyorum
Yanlış Buluyorum
Fikrim Yok

Sonuçları göster Anket arşivi
ARŞİV
Ana Sayfa Gündem Siyaset Ekonomi Asayiş Eğitim-Bilim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Dünya Haber Yorum Spor
KünyeKünye FacebookFacebook TwitterTwitter Günün HaberleriGünün Haberleri