Parlamenter Gazeteci ve Yazarlar Birliği Başkanı İbrahim Aydemir, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu vurgusunun, Huntington’un Medeniyetler Çatışması tezine karşı güçlü bir cevap niteliğinde olduğunu belirtti.
İSLAM MEDENİYETİ BİRLİK OLMADAN GÜÇLENEMEZ
İbrahim Aydemir, Samuel P. Huntington’ın Medeniyetler Çatışması ve Dünya Düzeninin Yeniden Kurulması adlı eserinde, İslam dünyasının kendi içinde birleşemediği sürece Batı karşısında edilgen kalacağı tezini işlediğini hatırlattı. Aydemir, “Huntington’un ortaya koyduğu bu yaklaşım, Müslüman dünyasının birlik olmadan uluslararası arenada etkin bir güç olamayacağını gösteriyor. Bugün yaşanan gelişmeler, bu teorinin sahada ne kadar geçerli olduğunu ispat ediyor” dedi.
Aydemir, İslam’ın özünde insanı en değerli varlık olarak kabul eden bir medeniyet inşa ettiğini vurgulayarak, Müslümanların sadece siyasi ve ekonomik alanda değil, aynı zamanda manevi, kültürel ve insani açıdan da dayanışma içinde olmalarının zorunlu olduğunu belirtti. “İslam dünyası kendi içinde tesanüt sağlamadan, dışarıda güçlü bir aktör olamaz” dedi.
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER’DE ADALETİ SAĞLAMANIN TEK YOLU
İbrahim Aydemir, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Dünya beşten büyüktür” yaklaşımının, küresel sistemdeki adaletsizlikleri ortaya koyduğunu ifade etti. Birleşmiş Milletler’in mevcut yapısında beş daimi üyenin veto hakkına sahip olmasının dünyadaki adaletsizlikleri derinleştirdiğini vurgulayan Aydemir, şöyle devam etti:
“Bugün veto hakkına sahip ülkeler arasında tek bir Müslüman ülkenin olmaması, İslam dünyasının küresel yönetişimde temsil edilmediğini gösteriyor. Eğer Huntington’un öngördüğü gibi medeniyetler arasında bir denge olacaksa, bu denge sadece çatışma üzerine kurulamaz. Eşit bir temsiliyet olmadan dünya barışı sağlanamaz. Birleşmiş Milletler’de veto hakkına sahip bir Müslüman ülkenin olmaması, küresel sistemin ne kadar adaletsiz olduğunu gözler önüne seriyor.”
Aydemir, İslam ülkelerinin sadece kendi aralarında birlik sağlamakla kalmayıp, küresel yönetişimde de söz sahibi olmaları gerektiğini belirtti. “Müslüman ülkeler, Birleşmiş Milletler’de veto hakkına sahip olacak şekilde bir araya gelmelidir. Bu, hem Batı’nın İslam dünyasını dışlayan politikalarına bir cevap olacak hem de dünya barışının sağlanması için önemli bir adım olacaktır” diye konuştu.
MEDENİYETLERİN DENGEYE KAVUŞMASI ŞARTTIR
Huntington’un Medeniyetler Çatışması teorisini analiz eden Aydemir, “Dünya siyasetinde kalıcı barış ve istikrar ancak farklı medeniyetlerin eşit pozisyon almasıyla mümkündür. Bir medeniyetin diğerleri üzerinde tahakküm kurduğu bir sistem, kaçınılmaz olarak çatışmaya yol açar. Eğer İslam dünyası kendi iç birlikteliğini sağlarsa, Batı’nın karşısında edilgen bir konumdan çıkıp, küresel denklemi değiştirecek bir güç haline gelebilir” ifadelerini kullandı.
Aydemir, Batı dünyasının İslam coğrafyasında sürekli krizler ürettiğini ve böl-parçala-yönet stratejisini devreye sokarak Müslüman ülkeleri birbirine düşürmeye çalıştığını belirtti. “Bugün Ortadoğu’da, Afrika’da ve Güney Asya’da yaşanan her krizin arkasında, İslam dünyasının parçalanmışlığı var. Eğer bu parçalanmışlık ortadan kalkarsa, Huntington’un çatışma tezi yerini medeniyetlerin uyum içinde çalıştığı bir sisteme bırakabilir” dedi.
YENİ BİR DÜNYA DÜZENİ ŞART
Parlamenter Gazeteci ve Yazarlar Birliği Başkanı İbrahim Aydemir, “Eğer dünya gerçekten adil bir yönetime kavuşacaksa, Müslüman ülkelerin uluslararası sistemde hak ettikleri yeri almaları gerekiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM’de dile getirdiği ‘Müslüman ülkelere veto hakkı’ önerisi, sadece İslam dünyasının değil, küresel barışın da önünü açabilecek bir adımdır. Huntington’un teorisinin tam tersine, medeniyetlerin çatışmak yerine eşit haklarla temsil edildiği bir düzen kurulmalıdır” diye konuştu.
Aydemir, tüm İslam dünyasını birlik olmaya çağırarak, “Müslümanlar, aralarındaki ihtilafları bir kenara bırakmalı ve ortak bir gelecek inşa etmelidir. Batı, İslam medeniyetini bir tehdit olarak görmek yerine, onun küresel barışa sağlayacağı katkıyı anlamalıdır. Eğer Huntington’un ‘medeniyetler çatışması’ teorisinin öngördüğü gibi bir bölünme yaşanırsa, bu, yalnızca İslam dünyası için değil, tüm insanlık için büyük bir felaket olur” dedi.