Ana Sayfa Gündem Siyaset Ekonomi Asayiş Eğitim-Bilim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Dünya Haber Yorum Spor Yerel Haberler Teknoloji Kim Kimdir?
İçişleri Bakanlığı'ndan Yeni '112 Web İhbar Sistemi' Uygulaması
İçişleri Bakanlığı'ndan Yeni "112 Web İhbar Sistemi" Uygulaması
Ticaret Bakanlığı'ndan Cep Telefonu ve Taşıt Satışlarına Yeni Taksit Düzenlemesi
Ticaret Bakanlığı'ndan Cep Telefonu ve Taşıt Satışlarına Yeni Taksit Düzenlemesi
2025 Yılı Bütçesi TBMM'de Kabul Edildi
2025 Yılı Bütçesi TBMM'de Kabul Edildi
Aday Öğretmenlik ve Kariyer Basamakları İçin Yeni Düzenleme Yayımlandı
Aday Öğretmenlik ve Kariyer Basamakları İçin Yeni Düzenleme Yayımlandı
19 İlde Gürz-30 Operasyonu: 40 Gözaltı
19 İlde Gürz-30 Operasyonu: 40 Gözaltı
HABERLER>ARAŞTIRMA-İNCELEME
6 Ekim 2010 Çarşamba - 22:49

ALLAH BİR "TANRI" DEĞİLDİR

İslam dinini bildiren Hazreti Muhammed kudsal kitap Kur'an-ı Kerim ile "TANRI" kavramını reddeder; "Tanrı" nın varolmayıp "sadece ALLAH'ın mevcud" olduğunu vurgular!. Bu gerçeğin farkında mıyız?

ALLAH BİR  TANRI  DEĞİLDİR

  İslam dinini bildiren Hazreti Muhammed kudsal kitap Kur'an-ı Kerim ile "TANRI" kavramını reddeder; "Tanrı" nın varolmayıp "sadece ALLAH'ın mevcud" olduğunu vurgular!. Bu gerçeğin farkında mıyız?

 

Bu bölümde, Kur'an-ı Kerim'in bildirdiği "ALLAH" kavramının bütün inançlardaki "TANRI" kavramından niçin son derece farklı olduğunu açık seçik göreceksiniz…

 

* * *

 

En ilkelinden gelişmişine kadar, hemen herkesin, düşüncesinde bir "TANRI" kavramı vardır… O'na kızar, O'nu sever, O'nu yargılar, Zaman zaman yaptığı yanlış (!) işleri yüzünden O'nu itham eder; adeta O'nu yukarıda bir yıldızda ya da galaksinin herhangi bir yerinde boşlukta oturmakta olan tonton bir dede, ya da celalli bir sultan gibi hayal ederiz!..

 

Biraz daha geniş düşünenler ise, bu hayalimizde var kabul ettiğimiz "TANRI"nın gerçekte varolmasının mümkün olmadığını belirterek; "biz tanrıya inanmıyoruz" derler ve bu yüzden de "ateist-tanrı tanımaz" olarak adlandırılırlar…

 

Oysa gerçekte, ne tanrı tanımazların (ateistlerin), ne de duyduklarına göre hiç düşünmeden şartlanma yollu bir tanrı var sananların; Hz. Muhammed'in açıkladığı "ALLAH"tan haberleri yoktur!

 

Bu yüzdende "Tanrı" ile "ALLAH" kavramlarını aynı zannedip hatta sanki iyi bir iş yapıyor sanısı ile "ALLAH" yerine dillerine "TANRI" kavramını dolarlar… Aslında yaptıkları doğrudur; zira onlar gerçekten "ALLAH"tan ve "ALLAH" kavramından sözetmeyip, hayallerinde varsaydıkları "TANRILARINDAN" bahsetmektedirler…

 

Şunu kesinlikle bilelim ki…

 

Rasulullah Muhammed Mustafa aleyhisselam ve Kur'an-ı Kerim şu çok önemli gerçeği vurgulamaktadır;

 

ÖTEDE ya da ÖTENDE bir TANRI yoktur; SADECE "ALLAH" vardır!..

 

"ALLAH"ı hakkıyla idraka çalışmadılar…(22-74)

 

Ayeti bizim bu konudaki ihmalimize işaret eder…

 

Biline ki…

 

Dilimizdeki "TANRI", "İLAH", "MABUD" kelimeleri ile bunların İngilizce'deki karşılığı olan "GOD", Fransızca'da karşılığı olan "DIEU", Almanca'da karşılığı olan "GOT" kelimeleri hep "TAPINILACAK bir varlık" kavramını ifade eden kelimelerdir…

 

Yani, insanlar, bu kelimeler ile ÖTEDEKİ bir mabuda, ilaha, tanrıya işaret ederler!..

 

"ALLAH" kelimesi ise ÖZEL olarak bir varlığın ismidir!..Ki biz, O varlığa işaret etmek ve O varlığı tanıtmak için, ya çeşitli vasıflarıyla tarif ederiz; ya da bu vasıflarını çeşitli isimlerle işaret ederiz…Ancak, bütün bu isimler, hep, O varlığın, sadece ve sadece çeşitli vasıflarına işaret eder; ve o vasfı yönünden O'nu tarif eder…

 

Mesela, bu fakire "HULUSİ" derler…Bu isim, O'nun özel ismidir…Herhangi bir lisana bu ismi çeviremezsiniz…İngilizce de olsa, Fransızca da olsa hep gene "HULUSİ" denmek zorunluluğu vardır…

 

İşte bunun gibi, "ALLAH" isminin de, ÖZEL bir varlığın ÖZEL ismi olması nedeniyle, başka bir kelimeye çevrilmesi, veya başka bir kelimeyle anılması mümkün değildir…

 

Esasen, yukarıda belirttiğimiz gibi, diğer kelimeler "tanrısallık kavramına" işaret ederken; "ALLAH" kelimesi ise tamamiyle ÖZEL bir VARLIĞA işaret eden ÖZEL bir isimdir…

 

Bu sebebledir ki, tanrısallık ifade eden hiç bir kelime, asla "ALLAH" kelimesinin yerini tutamaz!..

 

"ALLAH" yerine "TANRI" kelimesini kullananlar, bunu ya cahillikten, bilgisizlikten kullanmaktadırlar; ya da kavranış yani idrak yetersizliğinden konuyu değerlendirmedikleri için yapmaktadırlar…

 

İşte, böyle özel bir ismi olan ve "CÜZ" kavramından dahi münezzeh bulunan varlığa kişi "ALLAH" dediği zaman, bu kavram yanısıra bir de "CÜZ" tasavvur ederse; ya da bir "CÜZ" kabul ederse, bu hangi isim ve kavram altında olursa olsun, o kişi "ALLAH"a şirk koşmuş olur; yani "ALLAH" gerçeğini örtmüş ve bir "TANRI" kabullenmiş olur!..

 

Ki bu durumda da şu ayetle uyarılır:

 

-ALLAH YANISIRA TANRI OLUŞTURMA!..

 

Sonra aşağılanmış ve kendi başına bırakılmış olursun… (17-22)

 

İşte bu konuda ikinci bir uyarı daha:

 

-"ALLAH" YANISIRA TANRI EDİNME!. (28-88)

 

Yani varolan gerçek mutlak varlık "ALLAH" iken; sen "ALLAH" kavramından gaflete düşüp, "ALLAH" ismiyle işaret edilen varlığı ötende bir TANRI sanıp; böylece bir TANRI edinmiş durumuna düşme!..

 

Ötede, ya da ötende bir tanrı kabul etmek suretiyle, farkında olmadan "ALLAH" kavramı ve anlamı dışına çıkarak "tanrı" kavramı içine girersin…

 

Böylece de Kur'an-ı Kerim'in açıklamış olduğu "vahdet" idrakından kendini mahrum etmiş olursun…

 

Ve böylece de "nefsine en büyük zulmü yapmış olursun"

 

Hazreti Muhammed aleyhisselam, "ALLAH RASULU" olduğunu, almış olduğu vahiy sonucu olarak açıklayıp, artık insanların tanrıya tapmaması için elinden gelen gayreti göstermeye başladı…

 

"TANRI YOKTUR, SADECE ALLAH VARDIR" mesajıyla insanlara gerçeği anlatmaya başlayan Hazreti Muhammed'in vurguladığı bu gerçek, KELİME-İ TEVHİD şeklinde formüle edilmişti…

 

İslam Dininin temelini, "LA İLAHE İLLALLAH" sözünün manası oluşturur.

 

"La İlahe İllallah" ne demektir?

 

Bu söz basit olarak ele alınırsa;

 

"TANRI yoktur sadece ALLAH vardır" anlamında değerlendirilir…

 

Eğer kelimelerin anlamı üzerinde durursak…

 

"La İlahe"; "La" yoktur; "İlahe", TANRI demektir, yani tapınılacak tanrı yoktur, demektir.

 

Şimdi burada şu noktaya dikkat edelim…

 

Kelime-i Tevhid, "La ilahe" ile başlıyor… Ve başlangıçta, kesin bir hüküm vurgulanıyor. "Yoktur tapınılacak varlık!"; "la ilahe"!..

 

Akabinde, bir açıklama geliyor… "İlla" "sadece", "ALLAH" vardır!..

 

"İLLA ALLAH" yani "sadece ALLAH"!..

 

Birinci mana olarak, bu cümleden açığa çıkan gerçek şudur…

 

"Tapınılacak TANRI yoktur"… Evet, burada, kesin olarak, tapınılacak bir öte tanrı olmadığını vurguladıktan sonra, "İLLA ALLAH" diyor…

 

"İLLA", yukarıda açıklamaya çalıştığımız üzere, "ancak" manasına anlaşılabileceği gibi, buradaki kullanım şeklinde görüldüğü üzere "SADECE" anlamında dahi kullanılır…

 

Evet, "İLLA", "ALLAH" kelimesiyle birarada kullanıldığı zaman kesinlikle "SADECE" anlamında algılamak zorundadır; zira "ALLAH"tan gayrı vücud sahibi yoktur ki, "ALLAH" ona kıyaslansın veya o şeyle benzer kefeye konarak ona nisbetle tarif edilsin!.. Bu hususu da geniş şekilde Hz. "MUHAMMED NEYİ OKUDU" isimli kitabımızda açıkladık.

 

İşte bu sebebten dolayıdır ki, "İLLA" kelimesi "ALLAH" ismiyle yanyana kullanıldığı zaman bunu daima "SADECE" kelimesiyle tercüme etmek zorundayız…

 

Nitekim bu mana İngilizceye tercüme edilirken:

 

"There is no god BUT ALLAH"

 

şeklinde değil;

 

"There is no god ONLY ALLAH"

 

şeklinde tercüme edilmelidir…

 

Ki böylece, İslam Dini'nin getirmiş olduğu VAHDET-TEKLİK inanç veya düşünce sistemi farkedilebilsin.

 

Evet, sadece "ALLAH" vardır ki, "O ALLAH, tapılacak bir tanrı değildir", anlamı mevcuttur bu açıklamada…Çünkü başta, kesin olarak "LA İLAHE" yani "tapılacak TANRI yoktur"; hükmü veriliyor!..

 

Öyle ise "ALLAH", İnsanın dışında, ötesinde; ve hatta bu vargördüğümüz varlıkların dışında ve ötesinde tapınılacak bir TANRI değildir!..

 

"ALLAH"ın "AHAD" olşunu şayed iyice idrak edersek, görürüz ki -basiretle-, bir ALLAH, bir de, yanısıra kainat gibi, iki ayrı yapı mevcut değildir!

 

Yani bir "ALLAH" var, bir de alemler mevcut, değil!..

 

Başka bir deyişle, bir içinde yaşadığımız alemler, kainat mevcut; bir de bunların ötesinde, bunlardan ayrı, bunların dışında bir "TANRI mevcut" anlayışı, tümüyle batıldır!..

 

Hazreti MUHAMMED'İN açıkladığı "ALLAH" bir TANRI değildir !..

 

Hazreti MUHAMMED'in açıkladığı "ALLAH", AHAD'dır!..

 

Hazreti MUHAMMED'in açıkladığı "ALLAH", sonsuz manalara sahip olup, her an bunları seyir halindedir!..

 

İSLAM'ın "Tevhid" inancı, yani, Hazreti Muhammed'in açıkladığı inanç sistemi, TAPILACAK TANRI OLMADIĞI; ALLAH'ın AHAD olduğu ve dolayısıyla bir TANRI'nın mevcut olmadığı; insanların, bütün yaşamları boyunca kendilerinden meydana gelecek fiillerin neticelerine katlanacağı esasına dayanır!..

 

Nitekim Kur'an-ı Kerim'in çeşitli ayetlerinde hep, insanın bilfiil kendi çalışmalarının, yaptıklarının karşılığını alacağı şöyle vurgulanır:

 

"İnsan için kendi çalışmalarının karşılığı dışında hiç birşey yoktur!.." (53-39)

 

"Yaptıklarınızdan başka bir şeyden dolayı karşılık göremezsiniz." (37-39)

 

"Yaptıklarınızın karşılığına (neticesine) ereceksiniz." (36-54)

 

"Herkes için yaptıklarına göre dereceler vardır. Bu da kendilerine haksızlık edilmeyerek, çalışmalarının karşılığını almaları içindir." (46-19)

 

"Siz çok büyük ızdırap verecek azabı tadacaksınız; ancak bu, yaptıklarınızın neticesi olarak başınıza gelecektir!.." (37-39)

 

Yukarıdaki ayetlerde de görüldüğü üzere, insan dünyada yaptığı çalışmalarının karşılığını göreceğine göre, acil olarak ilk yapması gereken şey ölümötesi yaşamın ne olduğunu araştırmak ve "ALLAH"ın ne olduğunu idrak etmektir…

 

Hazreti Muhammed aleyhisselama "ALLAH nedir" diye soranlara cevap, "ALLAH" tarafından bizzat veriliyor Kur'an-ı Kerim'de, "İHLAS" Suresinde:

 

"De ki, O ALLAH AHAD'dır;

 

ALLAH SAMED'dir;

 

LEM YELİD ve LEM YULED'dir;

 

ve LEM YEKUN LEHU KÜFUVEN AHAD'dır!.."

 

"Hz. MUHAMMED'İN açıkladığı ALLAH"ın ne olduğunu açıklayan bu surede öncelikle, kelimelerin geniş manası üzerinde duralım… Ve sonra da bu manaların getirmekte olduğu sonuçlar üzerinde düşünmeye başlayalım…

 

"ALLAH AHAD"dır…Yani, sınırsız, sonsuz, cüzlere ve zerrelere bölünmesi sözkonusu olmayan TEK'dir…

 

Şimdi bu tanımlamayı iyi düşünelim!..

 

Cüzlere, zerrelere bölünüp parçalanması mümkün olmayan "AHAD", ya sonlu sınırlı bir tektir, ki bu takdirde evrenin herhangi bir yerinde oturmaktadır (!); ya da sonsuz, sınırsız cüzlere ayrılmaz TEK'tir ki, bu takdirde de ancak ve sadece, tekrar ediyorum ancak ve sadece "KENDİSİ" mevcuttur!..

 

"AHAD" olan "ALLAH"ın dışında herhangi bir varlığın mevcudiyetini ileri sürmek önce akıl ve mantığa, sonra da iz'an ve insafa sığmaz!..

 

Düşünelim…

 

Şayed "ALLAH"tan ayrı, "ALLAH"ın dışında bir varlık var ise… Bu varlık ile "ALLAH" arasındaki sınır nerededir?.. Bu sınırı nerede çizeceksiniz?..

 

Ya varlık, mevcud, sınırsız sonsuz TEK'tir, ikinci bir varlık yoktur!..

 

Ya da sınırlı sonlu, evrenin içinde bir yerde, veya evrenin dışında MEKANI OLAN bir TANRI mevcuttur (!)..?

 

Burada idrak edilmesi en önemli olan şey "SINIRSIZLIK-SONSUZLUK" kavramıdır…

 

Şimdi bu "sınırsızlık-sonsuzluk" kavramını en - boy - derinlik olarak değil, boyutsal olarak kavramaya çalışalım…

 

GERÇEKTE, mevcud olan TEK, bölünmez, parçalanmaz, sınırsız-sonsuz olan TEK'tir!.. AHAD'dır!.. Eşi, misli, benzeri, mikro ya da makro planda kendisinin dışında hiç birşey olmayan "ALLAH AHAD"dır!..

 

Ancak biz, mevcut algılama araçlarımıza bağımlı olarak, o TEK yapıyı, çok parçalardan oluşmuş bir bütün gibi değerlendirme yanılgısı içindeyiz!.. Çünki, beynimiz kesitsel algılama araçlarına göre hüküm vermekte!..

 

Oysa beyin, kesitsel algılama araçlarının yani beş duyusunun son derece sınırlı değerlendirme kapasitesi ile kayıtlı kalmasa… Bu sınırlar içinde algıladığı verileri, sadece, evrendeki sayısız varlıklardan birer kesit veya birer örnek kabul etse…

 

Sonra derin bir tefekkür ile, algılayabildiği örneklerden; daha nelerin mevcut olabileceğini tespit edebilse… Ve sonra, onların yapısal derinliklerine doğru, boyutsal bir seyahat yaparak, evrensel ÖZ ile karşılaşsa… Ve nihayet kendi "ben"liğinin dahi o evrensel "ÖZ" içinde "yok" oluşunu farkedebilse…

 

İşte bu işin çok önemli bir yanı…

 

Konunun ikinci önemli yanı da şurası…

 

Hazreti MUHAMMED'in açıkladığı "ALLAH", "AHAD" yani sınırsız-sonsuz, zerrelere ayrılmaz olduğuna ve bu durum her yöne ve her BOYUTA şamil bulunduğuna göre; bu takdirde O'nun varlığı yanısıra, varolabilecek ikinci bir varlık, nerede, hangi BOYUTTA veya hangi başlangıç noktasında O'nun varlığına bir sınır çizerek, kendine yer açabilecektir?!..

 

"AHAD ALLAH" dışında var kabul edilecek ikinci bir varlığın, TANRI'nın yeri neresidir?..

 

"ALLAH"ın içinde mi, yoksa dışında mı?!..

 

"ALLAH", sonsuz-sınırsızdır, dedik…

 

"ALLAH"ın sınırsız-sonsuz oluşu dolayısıyla bir MERKEZİ olması da muhaldir!..

 

Bir şeyin merkezi olması için, onun sınırları olması, bu sınırların köşelerinin kesiştiği noktanında merkez kabul edilmesi gerekir…

 

Halbuki, "ALLAH"ın sınırı yoktur…

 

Sınırı olmayan şeyin, merkezi de olmaz!.. Merkezi olmayan şeyin özü, içi ve dışı da olmaz!..

 

Bizim beş duyusal yaşamımıza ve beş duyudan ileri gelen madde kabulümüze göre, bir nesnenin içi ve dışı vardır; özü vardır kabuğu vardır!.. Oysa, merkezi olmayan şeyin özü ve kabuğundan, içi ve dışından sözedilemez!..

 

Nitekim bu mana Kur'an-ı Kerim'de bir ayette şöyle vurgulanmaktadır:

 

"HU ve'l evvelü vel ahirü ve zahiru vel batın"

 

"O, evvel, ahir, zahir, batın'dır"

 

Yani, Zahir, Batın, Evvel ve Ahir diye bildiğin hep "O"dur!.. Bunlar, gerçekte TEK bir şeydir!.. Yani, zahir ve batın diye iki ayrı şey yoktur!.

 

"Evvel, Ahir, Zahir, Batın" kelimeleri ile işaret ettiğin şey hep "O"dur!..

 

Sen, "O"na, ister "Zahir" de, ister de, "Batın" de, ister "Ahir" de, ister "Evvel" de; dediğin, işaret ettiğin, tarif ettiğin hep "O"dur!..

 

Zira, "zahir-batın" ayırımı senin beş duyundan doğmaktadır!.. Beş duyu ile algılayabildiğine "zahir" diyorsun, algılayamadığına "batın"!..

 

Oysa altı, yedi, oniki duyu ile algılama durumundan olsaydın, senin için zahirler de değişecekti, batınlar da!.. Ve sen, bugün zahir dediğine batın, batın dediğine zahir demek durumunda olacaktın.

 

"ALLAH" ise sınırsız-sonsuz TEK olması hasebiyle, "ZAHİR" VE "BATIN" kavramlarından beridir, münezzehtir!..

 

Evet, merkezi, içi-dışı, zahiri-batını, başı-sonu olmayan; bu gibi anlamlardan ve oluşlardan beri olan varlığın, bir yerde son bulup; o noktadan sonra, ikinci bir ayrı varlığın başlamasından sözedebilir misiniz?..

 

Elbette hayır!..

 

İşte, bu yüzden farkederiz ki, düşünebilen, hayal edebilen her noktada, tüm özellikleriyle; ve "ZAT"ıyla ve dolayısıyla tüm özellikleriyle ancak ve ancak, sadece ve sadece KENDİSİ yani, "AHAD" olan "ALLAH" mevcuttur!..

 

"O"nun dışında, ikinci bir varlığın vücudundan sözeden ise, tümüyle derin düşünce yetersizliğinden doğan yanılgı içerisindedir!.. Ki bu durumun dindeki adı da "ŞİRK"tir!..

 

"ALLAH", "AHAD" olduğuna göre… Kendi varlığı yanısıra ikinci bir varlıktan sözedilemez!..

 

Ve gene, "O"nun zerrelere ayrılması şeklinde zaman boyutuna girmesi de sözkonusu değildir…

 

"ALLAH SAMED'dir"…

 

"SAMED" kelimesinin anlamında derinlemesine bir araştrma yaparsak, şu manalar ile karşılaşırız bilebildiğimiz kadarıyla:

 

"Hiç boşluğu olmayan, eksiksiz, gediksiz, deliksiz, nüfuz edilemiyen… Bir şey girmez, bir şey çıkmaz!.. Som…" Hani som altın deriz ya; işte öyle… Yani bir diğer ifade ile "sırf"!..

 

Görüldüğü gibi bütün bu manalar esas itibariyle "AHAD" isminin manasını bütünleyen, ışıklayan, açıklamalar şeklindedir.

 

Öyle ise "ALLAH DOĞURMAMIŞTIR" uyarısı hangi manalarda anlaşılacaktır?

 

İlk anlıyacağınız mana şudur:

 

"ALLAH" kendisinden ikinci bir varlık meydana getirmemiştir!..

 

Ya da başka bir ifade şekliyle; "ALLAH"ın varlığından meydana gelmiş ikinci bir varlık mevcut değildir!..

 

Çünki O, cüzlere, zerrelere bölünmesi parçalanması mümkün olmayan TEK'tir, yani "AHAD"tır!..

 

1- Sınırsız sonsuzdur ki, bu yüzden ikinci bir varlığı kendi içinde veya dışında meydana getirmesi sözkonusu olamaz.

 

2- "AHAD" oluşu dolayısıyla cüzlere, zerrelere ayrılmaz ki, O'ndan meydana gelen ikinci bir parça olsun!..

 

İşte bu yüzden, "ALLAH"tan meydana gelmiş, O'nun doğurduğu, O'nun özellikleri ile de olsa, ikinci bir varlığın mevcudiyetinden asla sözedilemez!

 

Netice…

 

"ALLAH" ne başka bir varlık tarafından doğurulmuş yani meydana gelmiştir; ne de O'nun doğurduğu, yani O'nun varlığından meydana gelmiş ikinci bir varlık mevcuttur!..

 

Bu arada açıklamadığımız bir husus daha var…

 

Onu da görelim…

 

Şimdi de "LEM YULED"i anlayalım…

 

"Doğmamıştır" dendiğine göre burada bize şu idrak ettirilmek isteniyor demektir.

 

"ALLAH, başka bir varlıktan meydana gelmemiştir!.."

 

"ALLAH"ın başka bir varlık tarafından meydana getirilmesi nasıl düşünülebilir ki?.. Zira O, "AHAD"dır!..

 

Yani, sınırsız-sonsuz, cüzlere bölünme kabul etmez TEK'tir!..

 

"ALLAH"ı, meydana getirecek bir varlık düşünebilmek için, "ALLAH"ın ister yönsel, ister BOYUTSAL bir SINIRI olması gerekir ki; o sınırın ötesinde O'nu meydana getirecek ikinci bir varlık olsun!!!.. Ve sonra da o ikinci varlık kendisinden "ALLAH"ı meydana getirsin!!!..

 

"ALLAH", "AHAD"dır!..

 

"AHAD" olan "ALLAH" ise, sınırsız-sonsuz, zerrelere bölünmezdir…

 

Bu sebeble de, kendisinin bir noktada bitip, o noktadan sonra ikinci bir varlığın başlamasından sözedilemez!..

 

Bu yüzden de "ALLAH"ı meydana getiren, DOĞURAN, ikinci bir varlıktan bahsedilemez, böyle bir şey düşünülemez!..

 

İşte, "LEM YULED" uyarısının bize anlatmak istediği, anlayışımız kadarıyla budur…

 

* * *

 

Geldik bu tarif metnindeki son uyarıya…

 

"LEM YEKUN LEHU KÜFUVEN AHAD"

 

"O'nun dengi, misli, mikro ya da makro benzeri mevcut değildir, AHAD'tır."

 

Burada şu ayeti de hatırlayalım:

 

"…LEYSE KEMİSLİHİ ŞEY'A…" (42-11)

 

"İster mikro, ister makro planda O'nun misli olabilecek hiç bir şey mevcut değildir."

 

Bu arada, konuya vukufu olmayanların düşecekleri bir hatayı önleme amacıyla, şu hususu da belirtmeden geçmeyelim…

 

Kur'an-ı Kerim'de çeşitli yerlerde "İlahımız", "İlahınız" gibi ifadeler geçmekte; ancak akabindede "İLAH"ın, "ALLAH" olduğu vurgulanmaktadır…

 

Peki bu duruma göre, "ALLAH"ın, bir "İlah" yani "tanrı" olduğu ileri sürülemez mi?

 

Sürülemez!..

 

Bu gibi tanımlamalar, "İlah"a yani "tanrı"ya tapanlara yapılan açıklamalardır.

 

Yani onlara denilmektedir ki;

 

"Sizin, İLAH sandığınız, TANRI dediğiniz şey mevcut değildir; gerçekte var olan SADECE "ALLAH"tır!.. Sizin ve bizim "İlah"ımız hep aynı ve tektir…Ve dahi, O da "ALLAH"tır.."

 

Evet, bu açıklamalardan gaye, o kişilerin belirli bir "tanrı" varsayımından kurtulup, "ALLAH"ı idrak etmeye çalışmalarıdır…

 

Şimdi, elimizi vicdanımıza koyarak düşünelim…

 

Varlığına iman ettiğimiz, ya da inanmadığımız, ancak her iki halde de "ALLAH" adını verdiğimiz TANRI ile; burada tarif edilen Hazreti MUHAMMED'in açıkladığı "ALLAH" aynı mıdır?..

 

Hazreti MUHAMMED'in açıkladığı "ALLAH" için "TANRI" kelimesi kullanılabilir mi, ya da "TANRILIK" mefhumu kabul edilebilir mi?..Düşünülebilir mi?!..

 

Yani, gerçekte, dün - bugün - yarın varolan ve sonsuza dek varolmakta devam edecek olan, "BAKİ" "VECH"tir.

 

"VECH"in perdesi olan yegane şey ise, o şeye ait olan "İSİM"dir…Ki o isim, sonradan "VECH"in bir manası üzerine konmuş bir perdedir… Perdedin ardındaki varlık ve onu meydana getiren manalar ise "ALLAH" isimlerinden varlıklarını alırlar…

 

Sonuç olarak şunu kesinlikle bilelim ki…

 

Kur'an-ı Kerim'de ve Hz. Muhammed'in açıkladığı "ALLAH" kavramında ötede ya da ötende, yani senin dışında bir tanrı kavramından sözedilmeyip; sadece kendisi var olan sonsuz-SINIRSIZ "TEK" farkettirilmeye çalışılmaktadır… 

http://www.ahmedhulusi.org/kitap/farkinfarki.htm

 
1.5 milyon kişiye iş kapısı açılacak
 
Kutluer Praglı virtüözlerle
YORUMLAR
Toplam 18 yorum var, 10 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen 1 yorum var.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
4 Mart 2011 Cuma 14:31

Farsçada ise; Hüda: (hüda:) Tanrı: “Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda / Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda” -M. A. Ersoy. Arapçadan dilimize geçenler ise; Rab: (Rabb) Tanrı. İlah: (ila:hı, l ince okunur) Tanrı. Halik: (ha:lik) Tanrı. Hu: Tanrı Hak: (Hakk) Tanrı: “Hakkıdır Hakk'a tapan milletimin istiklal.” -M. A. Ersoy olarak sıralanabilir. Hepsi de kulun Yaratanını ifadesinde, niyetine bağlı olarak kullanılmaktadır. Bu gibi meselelere kısıtlayıcı ve sınıflandırıcı açıdan bakmak insanların kendilerini ifade etmelerini engellemektir. Ben elbette tek ve mutlak bir yaratıcının varlığına inanmaktayım. O da elbette Kur'an ifadesiyle Allah'tır. Ancak bu gayrimüslim bir İngiliz’in God derken anlatmak istediğini benim Tanrı yâda Yaradan yâda Hakk yâda Rabbim yâda Ya Hu ifademe rampa etmek ifade özgürlüğümü kısıtlamaktan başka bir şey olmasa gerek. Baki selam ve muhabbetlerimle Allah(cc) size yar, Gönlünüz bahtiyar olsun.

Yorumu oyla      0      0  
Delikurt 4 Mart 2011 Cuma 14:13

Günümüzde Allah(cc) öznesi halk arasında zaman zaman haddini aşan şekillerde kullanılmaktadır. Mesela Haşa “Hırsızın allahı, allahına kadar, yolsuzluğun allahını yaptı” gibi cümlelerin halk tarafından kullanılması inancımızdaki Yüce Yaradan Allah(cc) düşüncesini değiştirmemiştir. Aynı şekilde yanlış kullanımdan yada çeviri kullanımlarından kaynaklanan alışılagelmiş anlayışlar Tanrı kelimesinin dini ve tarihi arka planını ortadan kaldırmaz. Türkçe Sözlükte birçok anlamı izah edilmekle birlikte aşağıda Türkçe anlamları verilmiştir. tanrı: Çok tanrıcılıkta var olduğuna inanılan insanüstü varlıklardan her biri, ilah. Tanrı: Kâinatta var olan her şeyi yaratan, koruyan, tek ve yüce varlık, Yaradan, Allah, Rab, İlah, Mevla, Halik, Hüda, Hu, Oğan. Oğan: Tanrı: “Ben, sen yokuz, biz varız / Hem Oğan hem kullarız” -Z. Gökalp. Mevla: (mevla:, l ince okunur) Tanrı: “Bakalım Mevla'm neler eyler, ne eylerse güzel eyler.” -R. H. Karay.

Yorumu oyla      0      0  
Delikurt 4 Mart 2011 Cuma 14:11

Tanrı öz be öz Türkçe bir kelimedir. Hem din hem de dil açısından Türklerin tek yaratana inandığı dönemlerde de tek ve mutlak yaratıcıyı temsil eden asla şirke bulaşmamış tertemiz bir kavramdır. Bu başka milletlerin ilahları, God’s yada Rableri ile karşılaştırılamaz. Yabancı dillerden çevirilerde God yerine tanrı God’s yerine tanrılar kullanılması bu nedenle doğaldır. Ancak, Türklerin din tarihi bilgisinden yoksun, hala şamanizmi Türklerin dini olarak gören; gök tanrısı, yer tanrısı, su tanrısı, ateş tanrısı, gibi çok tanrılı inanışların Türklerde de yaşandığını zanneden, Yüce Peygamberimizden önce İslamın varlığını yok farzeden anlayışların ürünü olarak Tanrı kavramına karşı bir hassasiyet oluşmuş, sanki gayrimüslimlerin inanışları bu kavramla ifade edilir olmuştur. Elbette Müslüman Türkler Tanrı derken Allah(cc) öznesinden başka bir düşünce içerisinde olamazlar. Yüce dinimize göre “Ameller niyetlere göredir”.

Yorumu oyla      0      0  
Delikurt 4 Mart 2011 Cuma 14:10

Yazarın konu ile alakalı tezlerini ispat için bu kadar zahmette bulunması takdire değer. Ancak “meseleyi işine geldiği gibi yorumlamak” ifadesine örnek gösterilebilecek bir yazı olmuş. Evvela Yüce Kur'an ilk sahifesinde Bismillah "Elhamdülillahi Rabbil Âlemin" buyurmakta. Meal ve Tefsir âlimlerinin Dilbilimciler ile ittifakla kabul ettikleri manası ise "Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamdolsun" olarak bilinmektedir. Bu ifadeye göre Allah(cc) Rabb’dir. Hem de Alemlerin Rabbi. Kıymetli Hulusizade Ahmet Bey en azından vasat Türkçe bilgisine sahip karilerini bile hafife alarak bu yazıyı kaleme almış gözüküyor. Sadece Türkçe sözlük kullanarak dahi anlaşılabilecek bir konuyu bu kadar çetrefilli hale getirip felsefe yapmanın manasını çözemedim.

Yorumu oyla      0      0  
mert 2 Mart 2011 Çarşamba 11:26

sorgulamak bize düşmez diyenl düşüncelerden uzak durmak lazım...

Yorumu oyla      0      0  
16 Aralık 2010 Perşembe 16:22

KÜLLİ İRADE YOKMUŞ GİBİ YAŞA, İRADE-İ CÜZÜN YOKMUŞ GİBİ DÜŞÜN. (AH) ALLAH RASULÜNE GERÇEKTEN İNANIYOR MUYUZ? YAZISINI OKUYUN, ÖZELLİKLE SONLARDAKİ SORULARI.

Yorumu oyla      0      0  
senem 15 Aralık 2010 Çarşamba 21:10

Alperen AYDEMİR Bey,beni aydınlatmaya çalıştı ama düğümü çözemedi yinede çok teşekkür ederim yönlendirdiği adreside inceliyeceğim

Yorumu oyla      0      0  
senem 15 Aralık 2010 Çarşamba 21:06

120.günde takdir olunan cehennemlik ise,takdir olunan ne yaparsa yapsın cehenneme gider deniliyor yani iyi şeyler yapmasıda sanki perdeleniyor ve kötülük yapıyor.insan yaşarken perdeleniyorsa bilinç ve şuur boyutunu iradesiyle kullanamıyorsa cezayı nasıl hakediyor.ALLAH sorgulanamaz tamam bunda itirazım yok fakat ALLAH ADİLDİR hak edene hak ettiğini verirse kul kendi esmasını kullanamayacak şekilde bloke olduysa nasıl olacak? işte düğümlendiğim nokta bu,çözsem sanki yelken açacağım.İnşallah Ahmed Hulusi Hocam duymamazlıktan gelmez de bir şeyler yazar.Çevresindeki insanlar ne kadar şanslı,o şanslılardan biri olsaydım cevabımı almadan kapısından ayrılmazdım.

Yorumu oyla      0      0  
nuh kalemli 15 Aralık 2010 Çarşamba 16:48

Halife Rumuzuyla yazan kardeşimden Allah razı olsun çok doyurucu bir anlatımla Sanem Hanıma cevap verirken bizleri de bilgilendirmiş oldu. Üstadımızın bu sitede yazıyor olmasından dolayı da çok memnunum. Öğreniyoruz, öğreniyoruz, öğreniyoruz. İnşallah hayatımaza da yansıtırız.

Yorumu oyla      0      0  
HALİFE 15 Aralık 2010 Çarşamba 15:50

DEVAMI> Yani biz namaza giderken İNSAN 29'a göre gideceğiz, diyeceğiz ki 'dileyen rabbine bir yol tutar diyor bende namaza gidiyorum' diyeceğiz, namazı kıldın bitti bundan sonrada İNSAN30 devreye giriyor,'ALLAH dilemedikçe siz dileyemezsiniz' ayetine göre ALLAH bana nasip etmişki bende bu namazı kıldım diyeceksin. Aslında İNSAN30'a DİLEYEN YOK İLLA ALLAH desek daha yerinde olur. Çünkü FAİL-İ HAKİKİ ALLAH'TIR. SENİN BENLİĞİN YALNIZCA VAR SAYIM. İNANILACAK ŞEY İLE (İNSAN 30) YAŞAMAZSINIZ. O zaman her şeyi salıverirsiniz. Kuran İNANILACAK ŞEYi de vermiş YAŞANILACAK ŞEYi de vermiş. İNSAN 30'A İNANACAKSIN, İNSAN 29 GİBİ YAPACAKSIN. YANİ ALLAH'A YÖNELİNCE İNSAN30'A GÖRE KONUŞACAKSIN. İNSANA YÖNELİNCEDE İNSAN29'A GÖRE KONUŞACAKSIN. Gördüğünüz gibi İKİLEM yok. BİLMEM ANLATABİLDİM Mİ? BU AYETLERİ İYİ DÜŞÜNÜN : İNSAN29: DİLEYEN RABBİNE BİR YOL TUTAR. İNSAN30: DİLEYEN YOK İLLA ALLAH. Benim anladığım da anlatabildiğimde bu kadar. Sürç-ü lisan ettiysem AFFOLA.

Yorumu oyla      0      0  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Otomobil'in dünya'ya verdiği sıkıntılar
Tüm dünyada otomobil üretiminin arttığı, otomobil kullanım süresinin uzadığı ...
Yeni Kuantum Anlayışı
Güneşin içindeki ısı enerjisi çok güçlü bir ışığa dönüşerek uzay boşluğunda ...
İslam’ın krizi (2)
İkbal’in dediği gibi Peygamberlik kemale eriştiği için kendi kendini ortadan ...
 
İslam’ın krizi (1)
“Kriz” kelimesinin kökü Hint-Avrupa dilindeki “krei” kelimesine dayanıyor. ...
Ermeni sorunu ve Türkler -II-
Bir Rus ressamın 1872 yılında yaptığı bu resim, ermeniler tarafından üzerinde ...
Ermeni sorunu ve Türkler -I-
Değişik ülkelerin Meclislerinde, Türklerin Ermenilere karşı soykırım suçunu ...
 
Ankaralı ailenin büyük başarısı
Cengizhan Dönmez down sendromlu doğuyor. Bizimki gibi, özürlü çocukları ...
İslamın Yoldaşları Karmatiler
Adam peygamberin kürsüsünden konuşuyor ve konuştuğu, yazdığı üzerinden ...
Açıklanamayan Doğa Olayları
Yeni bir olay değil, sadece herkes tarafından bilinmiyordu ve yıllardır ...
 
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
ANKET
Türkiye'nin aktif dış politikasını nasıl buluyorsunuz?

Doğru Buluyorum
Yanlış Buluyorum
Fikrim Yok

Sonuçları göster Anket arşivi
ARŞİV
Ana Sayfa Gündem Siyaset Ekonomi Asayiş Eğitim-Bilim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Dünya Haber Yorum Spor
KünyeKünye FacebookFacebook TwitterTwitter Günün HaberleriGünün Haberleri