Ankara’da katıldığı Politik Akıl Arayışları toplantısında konuşan İbrahim Aydemir, İsrail’in adımları ve son haftalarda Türkiye’yi hedef gösteren söylemler hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Aydemir, Katar’da müzakere heyetini hedef alan saldırının masadaki temasları sabote eden daha büyük bir planın parçası olduğunu belirtti. Değerlendirmesinde, “İsrail ile ABD’nin ortak planlarının izleri açık biçimde görülüyor; sahayı ve kamuoyunu aynı anda etkilemeyi amaçlayan bir kurgudan söz ediyoruz” dedi.
Konuşmasında, İsrail’in Türkiye’yi “tehdit odağı” gibi sunan haber ve beyanlarını hatırlatan Aydemir, Suriye eksenli bir Türkiye–İsrail çatışması ihtimalinin bilhassa medya üzerinden köpürtüldüğünü, bunun toplum psikolojisini baskı altına alma hedefi taşıdığını ifade etti.
- # İsrail’in medya üzerinden kurduğu psikolojik zemin
Aydemir, İsrail basınında zaman zaman servis edilen “suikast emirleri Türkiye’den verildi” türü iddiaların, yarın Türkiye topraklarında gerçekleşebilecek provokatif eylemlere gerekçe üretmek için dolaşıma sokulduğunu söyledi. “Bu söylem mimarisi, olası saldırıların meşruiyet kılıfını önceden örme çabasıdır” değerlendirmesinde bulundu.
Bu bağlamda, hem açık kaynak hem de adlî istihbaratın eşgüdümle işletilmesi gerektiğini vurgulayan Aydemir, finansal akışların, haberleşme trafiğinin ve siber izlerin eş zamanlı takibini önerdi.
- # Suriye’deki bombardımanların Türkiye’yi hedef gösteren niteliği
Aydemir, İsrail’in Lazkiye ve Humus bölgelerine düzenlediği hava saldırılarında “Türk mühimmat depolarının vurulduğu” iddiasının gündeme getirildiğini hatırlatarak, “Bu, fiilen Türkiye’yi hedef gösteren bir yaklaşımdır ve doğrudan Türkiye’ye yönelen bir saldırı mantığını beslemektedir” dedi.
“Eğer Türkiye içinde drone depoları bulunduğu yahut bazı yapıların İsrail adına faaliyet yürüttüğü ileri sürülüyorsa, bunun somut kanıtlarla ortaya konması ve anında hukukî süreçlerin işletilmesi gerekir” diyen Aydemir, yanlış bayraklı kurgulara karşı şeffaf delil yönetiminin elzem olduğunu kaydetti.
- # İç güvenlik boyutu: eylem odaklı değerlendirme ve sivil direnç
Aydemir, çifte bağlılık tartışmalarının kimlik temelli genellemelerle değil, eylem ve delil üzerinden ele alınması gerektiğini belirtti. “Toplumu tahrik eden linç iklimi tuzaktır; hukuk ve istihbarat koordinasyonu ile riskli ağlar yakıtsız bırakılmalıdır” ifadelerini kullandı.
Belediye altyapıları, üniversite laboratuvarları, liman sahaları ve veri merkezleri dahil olmak üzere kritik alanlarda koruma protokollerinin güncellenmesini öneren Aydemir, dinamik risk katsayısına dayalı koruma yaklaşımının yaygınlaştırılmasını istedi.
- # Cevap doktrini: orantılı mukabele ve akıllı caydırıcılık
“Türkiye’ye dönük açık bir saldırı, suikast veya sabotaj teşebbüsü durumunda cevap hem sert hem ölçülü olmalıdır” diyen Aydemir, orantılı mukabele hakkının uluslararası hukuk zemininde, açık hedef tespiti ve güçlü delil setiyle kullanılmasının önemini vurguladı.
Bilgilendirme cephesinde tek merkezli ve kanıta dayalı iletişim gerektiğini ifade eden Aydemir, “Dedikodu ekonomisi değil, kanıt ekonomisi konuşulmalı. Devlet dosyasının kuvveti, toplumun moralini tahkim eder” dedi.
- # Beş adımda milli teyakkuz çerçevesi
- Stratejik uyarı ağı: Siber ve sinyal istihbaratında gerçek zamanlı alarm havuzu.
- Kritik tesis kalkanı: Enerji, ulaştırma, iletişim ve veri merkezlerinde 7/24 aktif sızma tatbikatları.
- Hassas kişi güvenliği: Yargı, bilim, medya ve yerel yönetimlerde dinamik koruma protokolleri.
- Delil zinciri disiplini: Provokasyonlarda anlık olay yeri dijitalleştirme ve bağımsız teyit mekanizması.
- Kamu bilgilendirme hattı: Tek merkezli, çok dilli ve kanıta dayalı iletişim.
- # Son çağrı: serinkanlı güç, yüksek strateji
Aydemir, “Türkiye paniğe kapılmadan yüksek stratejiyle hareket edecek kudrete sahiptir. İsrail’in kurguladığı her senaryoya karşı hazırlıklı olacağız; amaç krizi büyütmek değil, saldırganı geri adım attırmaktır” diyerek kurumları teyakkuz, toplumu ise sağduyuya davet etti.