Aydemir, Malthus’un “Nüfusun Artışı Üzerine Deneme” adlı eserinde öne sürdüğü “nüfusun geometrik, gıda üretiminin ise aritmetik olarak artacağı ve bu durumun kıtlığa yol açacağı” fikrinin tarihin akışı içinde tamamen çürütüldüğünü ifade etti. “Bugün hiçbir ülke nüfus artışı nedeniyle sıkıntı çekmiyor. Asıl sorun, doğal kaynakların artırılmaması ya da belirli güç odaklarının bu kaynakları tekelleştirmesidir.” dedi.
“Nüfusu azaltmak değil, kaynakları artırmak gerekiyor”
Aydemir, günümüzde küresel gıda ve su krizlerinin nüfus fazlalığından değil, kaynaklara erişimdeki adaletsizlikten kaynaklandığını belirterek, şu ifadeleri kullandı:
“Bir ülkenin güçlü olması, ancak üretim kapasitesinin artırılmasıyla mümkündür. Malthus’un önerdiği gibi nüfusu kısıtlamak yerine, tarım, sanayi, teknoloji ve enerji alanlarında yeni üretim modelleri geliştirmek zorundayız. Bugün açlık çeken ülkelerde bile asıl sorun gıda üretiminin yetersizliği değil, bu gıdaya ulaşımın adaletsiz olmasıdır. Küresel sistem, güçlü ülkelerin kontrol ettiği gıda kartellerinin, petrol ve su kaynaklarını tekelleştiren büyük şirketlerin yarattığı eşitsizlikleri tartışmalıdır. Yoksa ‘nüfus fazla’ bahanesiyle milyonlarca insanı açlığa mahkûm etmek, bilinçli bir algı operasyonudur.”
“Gıda ve enerji kaynaklarının adil paylaşımı sağlanmalı”
Aydemir, Malthus’un teorisini savunan bazı çevrelerin günümüzde nüfus artışını ekonomik krizlerin temel sebebi olarak gösterdiğini, ancak gerçek nedenin doğal kaynakların bilinçli olarak sınırlı tutulması ve ekonomik dengelerin belirli bir zümre lehine bozulması olduğunu belirtti.
“Bugün dünyada milyarlarca insan açlık sınırında yaşıyor ama aynı zamanda gıda üretimi, talebin çok üzerinde gerçekleşiyor. Fakat sorun, bu üretimin kimlerin elinde olduğu ve nasıl dağıtıldığıdır. Afrika kıtasında tarıma elverişli milyonlarca hektar toprak var, ama bu toprakların büyük kısmı uluslararası şirketler tarafından satın alınmış durumda. Aynı şekilde, dünyada yeterli içme suyu rezervleri varken, suya erişim politik bir silah haline getirilmiş durumda. Burada nüfusun fazlalığını değil, sistemin yanlış işleyişini tartışmak gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
Aydemir, hükümetlerin nüfus azaltma politikaları yerine, üretimi artırmaya ve kaynakların adil paylaşımına odaklanmaları gerektiğini belirterek, “İleri teknolojiye yatırım yaparak tarımda verimliliği artırmak, su kaynaklarını daha etkin kullanmak, enerji üretimini çeşitlendirmek ve en önemlisi, kaynakların adil dağılımını sağlamak zorundayız.” dedi.
“Nüfus azaldığında değil, üretim arttığında refah artar”
İbrahim Aydemir, nüfus azaltma politikalarının uzun vadede ekonomik ve sosyal sorunlara yol açacağını vurgulayarak, bazı Batılı ülkelerde doğum oranlarının düşmesiyle birlikte ciddi bir iş gücü kaybı ve ekonomik durgunluk yaşandığını hatırlattı.
“Bakın, Avrupa ülkeleri şu an tersine göç politikaları ile nüfuslarını artırmaya çalışıyor. Çünkü ekonomik kalkınma ancak genç ve dinamik bir nüfusla mümkündür. Japonya gibi bazı ülkeler, nüfus yaşlandıkça üretim yapamaz hale geliyor. Demek ki asıl mesele nüfus fazlalığı değil, bu nüfusu verimli şekilde istihdam edebilecek bir sistem inşa edebilmek.”
Aydemir, Malthus’un teorisinin günümüz dünyasında geçerliliğini tamamen kaybettiğini ve asıl meselenin insan nüfusunu kısıtlamak değil, kaynakları daha adil ve verimli kullanabilmek olduğunu ifade ederek, “Eğer hükümetler nüfus kontrolü yerine üretimi artırmaya odaklanırsa, dünya üzerindeki açlık, kıtlık ve yoksulluk sorunları çözülebilir. Sorun insan sayısında değil, insanlara sunulan imkanların yetersiz olmasında.” şeklinde konuştu.